20 Nisan 2008 Pazar

Modern Zamanların Eskimeyen Tutkusu: PUL


Modern Zamanların Eskimeyen Tutkusu: PUL


Posta işlemleri için 1840 yılında kullanılmaya başlanan pullar, ortaya çıkışlarından 166 yıl sonra günümüzde hem koleksiyonerlerin ilgi duyduğu bir hobi, hem de önemli bir yatırım aracı haline geldi. Pulla uğraşmak isteyenler önce bir katalog, pul maşası ve defteri edinsin. Unutmadan söyleyelim, pullarınızın değerini ne kadar eski oldukları değil, tirajları yani baskı adetleri belirliyor.


Eğer özel bir ilgimiz yoksa postalarımıza yapıştırdığımız dantel kenarlı o küçücük pullara pek de dikkat etmeyiz. Ancak o küçücük pullar basıldıkları ülkenin kültürel ve tarihi izlerini taşırlar. Posta pullarının yüzeyinde görünen kültürel, politik, turistik ve ekonomik temalar yıllar sonra o dönemin değerlerini bizlere tekrar hatırlatır. 20. yüzyılın önemli hobilerinden olan pulculuğu, yani filateli ve pul koleksiyonu yapanları (filatelistleri) yakından inceleyerek tarihi ve kültürel bir yolculuğa çıkmış olacağız.

19. yüzyıl buhar gücünün keşfedilmesi ve iletişim olanaklarının gelişmesi modern zamanların doğuşunu müjdeler. Haberleşmenin geleneksel yöntemi posta ise damgadan pula geçişi bu döneme rastlar. Dünyada ilk pul 1840 yılında İngiltere’de kullanılır. İlk pullar tabakalardan makasla kesilerek ayrılırdı ve arkaları da zamklı değildi. Puldan önce Osmanlılar postalarda mühür kullanıyordu. Ülkemizde ise, Osmanlı Devleti’nde ilk pul 1862 yılında çıkmıştır. Posta Nazırı Agah Efendi zamanında kullanılmaya başlanan ilk Türk pulu olarak bilinen tuğralı pul, dikdörtgen şeklinde ve dantelsizdi. 1863 yılında çıkarılan pullar 40 para değerinde idi. Üç baskı yapılan tuğralı pullardan sonra, 1865 yılında ilk dantelli ayyıldızlı pullar çıktı. Duloz denilen bu ayyıldız pullardan sonra Ampir denilen aylı pullar da 1872 yılında çıkmaya başladı. Tuğralı ve imparatorluk armalı pulların çıkış tarihi ise 1892’dir.

İmparatorluk sınırları içinde çeşitli batı ülkelerinin postanelerinin çıkardığı pulların yanı sıra örneğin Hatay Devlet Pulları da önemli pullar arasındadır. İlk Hatay pulları 1919 yılında Suriye tarafından çıkarılırken, bağımsızlık pulları 16 Nisan 1938 yılında çıkmıştır. 14 Nisan 1930 tarihinde Suriye Posta Pulları olarak çıkarılan Hatay pullarının üzerinde ‘Sandjak D’Alexandrette” yazılıydı. Pulların üzerinde Antakya’nın önemli tarihi eserleri yer alıyordu. 1939 yılında çıkarılan Hatay Devleti posta pullarında ise Hatay haritası, iki aslan ve Türk bayrağı motifleri olarak işlenmişti.

Ankara’da Anadolu Hükümeti’nin bastığı ilk pullar 1920-1923 yıllarını kapsar, ilk bağımsızlık pulu da 1923 yılını gösterir. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte Cumhuriyet pullarının basımı ve kullanımı gerçekleşir.

Ülkemizde posta pulu çıkarma yetkisi PTT Genel Müdürlüğüne ait. PTT, bu yetkiye dayanarak posta pulları, resmi posta pulları ile anma pulları ve ek değerli anma pulları çıkarıyor. Ancak koleksiyon yapmak için pul toplamaya başladığınızda PTT’de sadece içinde olunan dönemin pullarını bulursunuz. Daha eski pullara ulaşmak için biraz araştırma yapmanız gerekir.

Posta ücretlerinin ödenmesinde kullanılan sürekli posta pullarında genellikle iki renklidir. 10 milyon ile 100 milyon adet arasında basılan bu pullarda başta Atatürk olmak üzere Türk meşhurları, Anadolu bitki ve temaları işlenir. Belirli bir olay veya kişiyi anlamak için o olay veya kişiye ait resim ve motiflerin basıldığı anma pulları sabit 600 bin tirajlıdır. PTT tarafından yılda iki kez çıkarılan artı değerli anma pullarının da tirajı 300 bindir. Günümüzde pullar sadece posta işlemleri için değil koleksiyonculuk amacıyla da basılıyor. Bu da onları değerli kağıtlardan biri haline getiriyor.

PUL KOLEKSİYONUNA NASIL BAŞLANIR?

Pul koleksiyonu yapacaklar (yani filatelistler) öncelikle bir pul defteri, pul maşası ve bir katalog almalılar. Pul maşası denilen pul pensi pulları tutup, deftere ya da albüme yerleştirmemize yardımcı olur. Pulları belirli bir dizin ile yerleştireceğimiz yer pul defteri ya da albümüdür. Katalog ise bir araya getireceğimiz pullar hakkında fiyat, renk, ebat ve tiraj bilgileri verdiği için mutlaka edinilmesi gereken önemli bir kaynaktır. Bunların yanı sıra pulları daha iyi incelememizi sağlayan bir adet büyüteç, içine pul konulan bir yüzü şeffaf kılıf olan havid, ince, tutkallı özel bir kağıt parçası olan şarniyer de koleksiyon hazırlarken bize yardımcı olacaktır.

Gerekli ana malzemeleri temin ettikten sonra ne tür koleksiyon hazırlanacağına karar verilir. Genel olarak üç tür koleksiyondan söz edilir. Bir ülkeye ait pulların belirli bir tarihten itibaren eksiksiz olarak bir araya getirilmesi ile oluşan klasik veya ülke koleksiyonları (Örneğin Cumhuriyet dönemi pulları), belirli bir plan, konu çerçevesinde oluşturulan tematik koleksiyonlar (örneğin uzay, şehirler, çiçekler vb. konular) ve pulların çıkış amacına göre oluşturulan motif koleksiyonu. •

Yeni başlayanlar bir seri pulla, bir adet özel blok ve ilk gün zarfı ile başlayabilirler. Birbirinden ayrılmamış 4 puldan meydana gelen 4’lü blok da ilk başlayanlar için iyi bir adım oluşturabilir. Pullar damgalı veya damgasız olarak saklanabilir. Postada bir defa kullanılan pullar üzerinde normal damga, pulların tedavüle çıkarıldıkları günü ve konuyu gösteren yazı ve motiflerden oluşan ilk gün damgası ve özel gün damgası olmak üzere üç tür damga bulunur. Eğer pulun üzerindeki özel bir damga ise kendi zarfı ile saklanmalıdır. Aksi halde pul yıkanmalıdır. Kurutulan pul koleksiyonda yerini alır. Koleksiyona konulacak pul mutlaka sağlam olmalıdır. Yırtık, buruşuk, tahrip olmuş pulun değeri olmaz. Damgalı pulların damgaları temiz ve okunaklı olmalıdır.

BİR PUL KÜLTÜR MERKEZİ: İSFİLA•

1992 yılında Türk filitalistleri tarafından kurulan İstanbul Filateli ve Kültür Merkezi (İSFİLA) pul ve pulculuk alanında önemli çalışmalara imza atıyor. Özellikle bir yıllık çalışma ve 80 koleksiyon taraması ile oluşturulan, 1863-2005 yılları arasında çıkmış pulları kapsayan Türk Pulları ve Antiyeleri Kataloğu en önemli çalışma olarak öne çıkıyor. Katalogda yer alan pullar resimleri orijinal boyutlarında basılmış. Bu pullar arasında Osmanlı İmparatorluğu, Anadolu Pulları, Türkiye Cumhuriyeti Pulları, Yerel Posta Pulları, Hatay Hükümeti Pulları, Kıbrıs Türk Pulları ve Osmanlı-Anadolu-Cumhuriyet Antiyeleri bulunuyor. İSFİLA Başkanı Ziya Ağaoğulları bize pul ve pulculuk hakkında bilgi verdi. Ağaoğulları aynı zamanda “pulculuğun zirvesi” dediği Osmanlı’nın 1864-1900 arası dönemine dair bir koleksiyona sahip. Koleksiyonunun adı Posta Tarihi Koleksiyonu.

Osmanlılarda pul öncesi mühürlerle postaların taşındığı (1840-1862) dönemi prefilatik dönem olarak tanımlayan Ziya Ağaoğulları, Osmanlılarda ilk pulun 1862 yılının Aralık ayında çıktığını belirtiyor.

İ
lk Osmanlı pullarının dantelsiz ve tuğra motifli olduğunu belirten Ağaoğulları, 1900 yılına kadar üç emisyon ve bir hatıra serisinin gerçekleştiğini açıkladı. Ağaoğulları pul koleksiyonerliği hakkında şöyle konuşuyor: “Anne babaların çocuklarına yapacakları en faydalı şey, bir pul defteri, bir pul maşası ve bir tane de katalog almaktır. Sonra çocuk kendi tasarrufuyla koleksiyon yapacak. Bir çocuk nasıl koleksiyon yapabilir. Koleksiyon yapacak olan kişi öncelikle kendi doğum tarihinden itibaren çıkmış pulları toplayarak koleksiyon yapmaya başlayabilir. 1990 doğumlu ise, o günden günümüze kadar çıkmış pulları toplayabilir. Daha sonra elindeki katalog yardımı ile birer sene geriye doğru giderek toplamaya devam edecek. Koleksiyonculuk bir ömür sürer, ne bir anda ne de para ile bitmez”.

Klasik koleksiyon denilen bir ülkenin bütün pullarını biriktirme işinin zorluğuna işaret eden Ağaoğulları, daha çok dönem koleksiyonculuğunun yapıldığını dile getiriyor. “Türkiye’de insanlar genelde cumhuriyet dönemini topluyor. Çünkü ulaşması, toplaması daha kolay. Anadolu pullarını yaparsın ama onu tamamlamak diye bir hayalin olmayacak, ne bulursun onu biriktireceksin” diyen Ağaoğulları, pulun değerini eskiliğinin değil tirajının belirlediğini de vurguluyor. Pul biriktirmekle koleksiyon oluşturmanın ayrı şeyler olduğunu belirten Ağaoğulları, koleksiyon yapacakların mutlaka katalog sahibi olması gerektiğinin altını çizerek şunları söylüyor: “Bir pul tedavüle çıktığı zaman değeri düşer çünkü tirajı fazladır. Pulun değerini belirleyen eskiliği değil tirajıdır. 1870 yılının bir başka pulunun değeri ise 5 YTL’dir. 1954 pulunun değeri ise 35 YTL’dir. Kataloglar bu konuda yardım eder. Pulun kaç adet basıldığını, fiyatını, baskı tekniği, tabaka sayısı, kimin bastığı gibi her türlü özelliğini belirtir. Hiç pulun olmasa bile bir kataloğun, maşan ve pul defterin olacak. Bundan sonra koleksiyona başlayabilirsin. Olta olmadan nasıl balık tutamazsanız bunlar olmadan pul biriktiremezsiniz. Her serinin bir kıymetli pulu vardır, o kıymetli pul olmadan seriye sahip olsanız da onun bir değeri yoktur. O kilit pulu bilmeniz gerekir. Bunu da katalog gösterir size. Önce katalog alacaksınız sonra pul”.

İstanbul Filateli ve Kültür Merkezi •Şafak Sokak No: 4/2 Nişantaşı 80220 İSTANBUL •Tel: (0212) 232 99 26 / 232 99 27

Faks: (0212) 231 06 24


Kaynak: Has Seyahat Dergisi

Pulculuk - Ulus Baker

Pulculuk Üzerine

Ulus Baker

Includepicture Mergeformatinet

Yüksek Kaldırım bilindiği gibi karışık, kozmopolit, yani belalı bir yerdir. Karaköy'den yukarıya, ya da Tünel'den aşağıya bu sokak üzerinden saptığınızda, elbette tatmin edeceğiniz arzularınıza ve ihtiyaçlarınıza göre kayıt düşerek, sağa ya da sola sapmanın tehlikeli sayılabileceği bir güzergâhı seçmişsiniz demektir. Karaköy'den Tünel'e çıkarken sağdaki sokakların birkaçı genelevleri, soldakilerin birkaçı ise pulcuların dükkânlarını barındırır. İleride ele alacağımız "sahaflık" gibidir pulculuk (bu sonuncular yukarıya, Tünel'e daha yakındırlar). Ama birkaç önemli noktada ondan ayrıldığını, tümüyle farklı bir "alçaklık" türü olduğunu göreceğiz. Sokağın öte tarafında bulunan genelevlerle hiç bir alâkası yokmuş gibi davranan bu dükkânlar, sahaflarınkine göre daha derli toplu, daha temiz pak, az biraz daha gösterişlidirler. Yaşlı kurt filatelistler arasındaki o korkunç pul pazarlıkları konumuz dahilinde olmasa bile, bunlar genellikle lise yıllarındaki genç, kolejli ve harçlığının belli bir kısmını nereye harcayacağını bilemeyecek kadar şanslı sayılabilecek erkek öğrencileri tuzağa düşürürler. "Gel sana pul koleksiyonumu göstereyim" gibisinden boktan bir klişe ile anlatılmak istenen şeyden daha tehlikelidir bu durum.

Image Hosted by ImageShack.us

Yüksek Kaldırım'ın pulcuları genellikle orta yaşın üstünde, yaşlıca adamlardır. Ticari bir tecrübeye sahip oldukları pul koleksiyonculuğuna yeni yeni başlayan bu genç oğlanlar tarafından kolay kolay anlaşılmaz. Ama koleksiyonculuk saplantılı bir oyun olduğu ölçekte (durumun bir "saplantı"dan çok daha karmaşık olduğunu ileride göreceğiz) ticari açıdan bu tombul ihtiyarlarca kandırılmanın bu çocukların öznelliği açısından o kadar büyük bir önem taşımadığı da düşünülebilir. Hayır. bireysel saplantılardan, ya da daha tehlikeli "koleksiyonlardan" bahsediyor değiliz (bkz. "Koleksiyoncu" adlı film). Bugün Türkiye'nin en eski dernekleri arasında "filatelistler" derneği de yer alıyorsa, sorunun çoluk çocuk eğlendirmekten daha büyük bir tutku sorunu olduğu hemen kabul edilecektir. Sorun ciddi bir uluslararası devletler hukuku, ulusal eğitim ve devletin bekâsı sorunudur. Filatelistlerin antikacılarla, sahaflarla ve genel olarak her türlü nostalji tüccarıyla ortak olarak paylaştıkları tutku, bir "biriktirme" hevesinden önce bir "elitizm hezeyanı" olarak görünüyor. Borges'in "Zahir" öyküsünde sergilediği alçaklık türünün en temel bileşeni olarak beliren bu hezeyan, sahaflarda bir "gelenek merakı" gibi görünebilse de, pul satıcılarında muhafazakârlığın başka bir dalına, "devlet" meselesine ilişkin olan bir tutkuya göndermektedir. Derrida'nın, şu metinler koleksiyoncusunun, sevgili Diotima'ya göndermeden beklettiği şu kartpostal üzerindeki pula gözlerini diktiği anda anlayıverdiği gibi, filateli, philatélie bir sözcük olarak bile masum değildir: Evinde bir sözlük barındırmayan için bu terimi gerçek bir Yunanca "terkip" sanma riski söz konusudur. Oysa filateli terimi, filo-sofi ile, "bilgelik sevgisi"yle kısmi bir benzerlik taşıyan bu terim, olsa olsa pul kadar eskidir. Başka bir deyişle koleksiyonu yapılabilecek bir yığın cansız şeyden (mesela eski paralardan) daha yenidir. Eski bir Yunanlıya "filateli" derseniz, o bundan "uzaklık sevgisi" gibisinden bir şey anlayacaktır: Filos + teleia. Henüz "pul kültürünün" varolmadığı Ortaçağ'da ise böyle bir terim, aşık filozof (bilgelik-sever demek ama yalnızca "bilgelik"miş) Abaelardus'un Yunanca bilgisi ölçekleri dahilinde "mektup-severlik" diye anlaşılacaktır. Tabii ki, mektubun tarihinin pulun tarihinden anımsanamayacak kadar eski olduğu iyi biliniyor, aşk mektuplarının, Doğu bilgeliğinin yarattığı edebiyat şaheserleri arasındaki "namelerin" "pul"dan çok daha değerli simgeler taşıdıkları da kolaylıkla tahmin edilebilir. Her durumda, filateli terimi, Yunanca terkiplerin ve neolojizmlerin hâlâ kullanılmakta olduğu bir dönemde, insanların haberleşmesinin üzerinde tekel oluşturan Devlet'in kurulduğu çağda uydurulmuştu: O zaman artık, şu karmaşık anlam kırıntılarını bir araya getirecek bilgece bir sözcüktü --fila-teli, yani "ulak-severlik". "Postacıyı sevmek" türünden garip anlamlara kadar işi ilerletebilecek olan bu terimin ikinci kanadı öyleyse --ateleia'dır. (Derrida'nın sevgilisini uyarırken söylediği gibi "aletheia" ile, hakikat ile karıştırmayın). Yani "ulak, postacı, yoldaki..." Derrida, sevgilisine yazdığını ama asla göndermeyeceğini ima ettiği kartpostalda işi, "filateli"nin "vergi muafiyeti" gibi mali-iktisadi bir meseleyle, ya da "aşk uğruna yapılan harcama"yla (aşkın üstüne vurulan damga, dilin öptüğü bir pul...) bağlı olduğunu düıünecek kadar ileri vardırıyor işi.

Biz ise, ülkemizin gelişmişlik düzeyine uygun bir sembolizm çerçevesinde, filatelinin basit ve masum bir koleksiyonculuk türü olmaktan ziyade "devlet-severlik"le, devletlü bir ideolojinin en sinsi" en tehlikeli türüyle bağlantılı olduğunu vurgulamakla yetineceğiz. Pul çıkarmak yalnızca yeni bir iktidarın (söz gelişi Fransız İhtilalinin ardından) ilk yaptığı işlerden biri olmakla kalmaz, ilk devlet tekelini oluşturur. Devlet ideolojisiyle o kadar yakından ve kökten bağlıdır ki, başka hiç bir "devlet simgesi" (Para, sikke, tahvil, bordro, maaş, polis copu, Devlet Güzel Sanatlar Müzesi vesaire...) pul kadar hüzün verici değildir. Koleksiyon dendiğinde ilk olarak pulun akla gelmesi, iki yüzyıllık bir pulun milyarlara varan parasal değerlere sahip olmasından çok, devlet arşivciliğinin bir simülasyonu olarak uyarıcı nitelikte olmasındandır. Pul biriktirilerek sanki dünyanın biriktirildiği sanılabilir. Ama biriktirilen aslında Dünya devletlerinin çeşitli simgelerinden ve resmileşmiş manzaralarından başka bir şey değildir. Bu simgelerin çekiciliği, belki de metalaşma süreci ultra-modern kapitalizmle birlikte tavana vurduğu andan itibaren gülünçleşmeye meyledecektir: Yan taraftaki Allan Ginsberg pulu bunun her bakımdan kanıtıdır. Ancak biz, devletin yalnızca simgelerin dolaşımını değil, haberleşmenin her türünü de denetleme işlevinden oluştuğunu iyi bildiğimiz için, PTT'nin harf be harf özelleştirilmesinin gündemde olduğu bir anda bile, pulculuktan ve filatelistlerden ürkmemizi sürdürmek zorundayız.


Kaynak : Körotonomedya | ulus baker | Pulculuk Üzerine